DoGu_CaN Yönetici
Mesaj Sayısı : 151 Kayıt tarihi : 22/05/09 Yaş : 42 Nerden : Sanal alem
| Konu: VELVET ASSASSIN Cuma Mayıs 29, 2009 8:11 am | |
| VELVET ASSASSIN İkinci Dünya Savaşı, insanlık tarihinin hiç kuşkusuz en yıkıcı ve en ölümcül savaşıydı. İnsanlar insanlıktan çıkmış, birbirlerini acımasızca katlediyordu. Fakat güzel ve bir o kadar da ölümcül bir kadın vardı ki bu katliamı, diğerleri gibi savaş meydanlarında arkadaşlarıyla omuz omuza çarpışarak değil, tek başına, sessiz ve derinden gerçekleştirdi. Nazilere karşı duyduğu bütün nefretini bazen intikam için, bazen de masum insanları kurtarmak için kustu. Bütün yaptıklarını ise tek bir cümle ile özetliyordu: “Esir almak yok!” Violette Summer, gerçek ismi Violette Szabo olan bir İngiliz gizli ajanın hikayesinden yola çıkarak yaratılmış bir karakter. Violette, oldukça acımasız bir suikastçı. Oyunun hikayesi Fransa’da geçiyor ve İngiltere hükümeti adına çeşitli sabotaj, suikast ve gizli evrak çalma görevlerini neredeyse hiç yardım almadan gerçekleştiriyoruz. Çoğu göreve sadece bıçağımız ile başlıyor ve geri kalan mühimmatı etraftan topluyoruz. Diğer özel ajan ve suikastçılar için olduğu gibi, gizlilik bizim en büyük özelliğimiz; hatta oyun tamamen bunun üzerine kurulu. Gölgeler, oyun boyunca bizim yegane dostumuz. Herhangi bir gölgeye girdiğimizde ve çömeldiğimizde gizlilik aktif oluyor ve düşman askerleri, dibimizde dahi olsalar bizi göremiyorlar. Bunu, ekranın sol alt köşesindeki Violette silüetinden anlayabiliyoruz. Bu silüet aynı zamanda bizim ne kadar sağlığımızın kaldığını gösteriyor. Onun hemen yanına baktığımızda, kaç adet morfinimizin kaldığını (Morfin konusuna birazdan değineceğim.), ekranın sol üst kısmına baktığımızda ise hangi silahımızın aktif olduğunu ve ne kadar cephanemiz kaldığını görebiliyoruz. Silah demişken, kullanabileceğimiz silah yelpazesi pek geniş değil. Adeta bir parçamız haline gelen bıçak ana silahımız. Onun haricinde, susturuculu Colt, Luger, pompalı tüfek, G-43 dürbünlü tüfek ve oyunun sonlarına doğru sahip olabildiğimiz STG-44 gibi alternatiflerimiz bulunmakta. El bombası ve alev makinesi gibi farklı silahlarla oyun boyunca karşılaşmamıza rağmen alıp kullanamıyor, sadece bunları taşıyan askerlerin ölümüne renk katabiliyoruz. Mesela el bombası taşıyan bir askere arkadan sinsice sokularak pimini çekip uzaktan izleyebiliyor veya sırtında alev makinesi olan bir askere uzaktan ateş ederek alevler içerisinde can vermesini sağlayabiliyoruz. Diğer yandan, ulaşabileceğimiz mermi sayısı da çok sınırlı. Zaten sessiz bir katil olduğumuzu düşünürsek, silah sıkıntısı pek de eksi sayılmaz. Bıçak tek başına yeterli, sonuçta komando değiliz.Karanlık ve sessizlikGörevlerimiz; sabotaj, suikast ve gizli evrak çalmak üzere üç ana bölümden oluşmakta. Oyun, toplamda 12 görevden oluşuyor. Bazen önemli bir Alman subayını öldürmemiz gerekirken, bazen de stratejik noktaları havaya uçurmamız gerekiyor. Öldürme kısmı tamamen sizin stratejinize bağlı; isterseniz bir sonraki checkpoint’e ulaşabilmek için elinizde ne varsa üstlerine boşaltabilirsiniz fakat bunu pek tavsiye etmiyorum. Zaten genellikle başarısızlıkla sonuçlanıyor çünkü sizi vurduklarında çok can götürüyorlar ve alarm durumuna geçtiklerinde etrafta ne kadar asker varsa hepsi size odaklanıyor. Bunun yerine, sürekli gölgelerden “Ctrl” tuşuna basılı tutarak (Bu, Violette’ı gizli duruma geçiriyor, etrafınızda hafif bir morluk oluşuyor ve neredeyse görünmez oluyorsunuz.) ilerleyerek düşmanınızı tek başınayken yakalamanız ve bitirici vuruşu yapmanız daha akıllıca olacaktır. Zaten bölümler, bütün düşmanları gizlice öldürmenize imkan verecek şekilde tasarlanmış. Sadece nasıl yapacağınızı bulmanız gerekiyor. Etrafta saklanabileceğiniz pek çok dolap ve obje bulunmakta; hatta bazen hiç kimseyi öldürmenize bile gerek kalmayabilir. Nazi üniforması bulup bir dolap içerisinde giydikten sonra askerlere pek fazla yaklaşmadan rahat rahat dolaşabiliyorsunuz. Bir düşmana arkadan yaklaştığınızda ekran hafiften kırmızılaşıyor ve yeterli yakınlığa geldiğinizde ekranın altında “Kill” yazısı beliriyor. Bu, artık saldırmak için hazırsınız anlamına geliyor. Eğer gecikirseniz düşman sizi fark edebilir ve kendinizi bir önceki checkpoint’de bulabilirsiniz. Başarılı olursanız karşınıza kısa fakat vahşi bir öldürme sahnesi geliyor. Düşmanlarımızı genellikle bu şekilde öldüreceğimiz için yapımcılar, sürekli aynı sahneyle karşılaşmayalım diye bol miktarda öldürme animasyonu hazırlamışlar.(Bacak arasına bıçak saplama hareketi favorim.) Düşmanlarınız bazen de arkalarından yaklaşamayacağınız pozisyonlarda oluyorlar. Bu gibi durumlarda kullanabileceğiniz alternatif yöntemler bulunmakta. Zehirli gaz varillerini patlatmak, ıslak zemine elektrik vermek, düşmanı ıslık çalarak farklı yerlere çekmek ve patlayıcı varillere ateş ederek toplu katliam gerçekleştirmek gibi alternatif yollara başvurabilirsiniz. Bütün hepsi, stratejinizi nasıl kurduğunuza bağlı. Susturuculu silahınız ile kafalarına sıkacağınız tek bir mermi de işinizi görecektir. Ama diyelim işler ters gitti ve sizi fark ettiler; uzaklaşarak karanlıkta saklanabilir ya da bütün cephanenizi harcayabilirsiniz. Bu gibi durumlarda oyunun yapay zekası kendini belli ediyor. Ortalıkta bıraktığınız cesedi gören bir asker eğilip kontrol ediyor, sonra alarma geçip etrafı araştırıyor. Genellikle hemen üzerinize doğru yönelmesi gerçekçiliği bozuyor olsa da, karanlık bir köşede beklerken üzerinize feneriyle gelen asker heyecan yaratmak adına başarılı oluyor.Morfiiin, morfiiin...Morfin modu, oyunu biraz daha renklendirmek ve sıkıştığınız noktalarda olası sinir krizleri geçirmemeniz için hazırlanmış. Etrafta bulabileceğiniz morfinler ile bir kişinin canını pratik bir şekilde alabiliyorsunuz. Kullandığınızda etraf farklı bir havaya bürünüyor ve etrafta geceliğiniz ile koşturmaya başlıyorsunuz. Etraftaki her şey bu süre zarfında donuyor ve bulutların üzerinde sekercesine düşmanınıza koşarak onun işini bitiriyorsunuz. Bu mod o anda sona erdiği için başka bir düşmanın görüş alanında dımdızlak kalabilirsiniz. Bu sebeple, kullanacağınız yere dikkat etmelisiniz.Oyun boyunca etrafa serpiştirilmiş özel eşyalarla karşılaşıyorsunuz. Bazıları gitmeniz gerekmeyen köşelerde ya da ittirmeniz gereken kutuların altında oluyor. Bunları toplayarak ya da çeşitli ek görevleri tamamlayarak (Bölümdeki bütün düşmanları öldürmek gibi.) kazanacağınız tecrübe puanlarıyla Violette’ı biraz daha ölümcül hale getirebiliyor, daha az hasar alma veya daha uzun morfin modu gibi basit geliştirmeler yapabiliyorsunuz. Grafikler açısından bakacak olursak oldukça tatmin olacağınızı söyleyebilirim. Özellikle ışık efektleri ve ambiyans aklınızı başınızdan alacaktır. Pek çok kez kendinizi etrafa hayranlıkla bakarken bulacaksınız. Oyun, neredeyse tamamen gölgeler üzerine kurulu olduğu için hayati önem taşına ışık - gölge etkileşimi de gerçekten de çok başarılı. Gölgelerin oluşması o kadar gerçekçi ki ışık kaynaklarının önünde dakikalarca şaklabanlık yapmama rağmen göze batan bir kusurunu göremedim. VA, bazı bölümlerde o kadar tatlı bir renk tonuna (Bir Sonbahar gün batımı gibi.) bürünüyor ki gerçekten de etkileniyorsunuz ve bu durum size ayrı bir haz veriyor. Müzikler ise aynı derecede başarılı diyebilirim. Hepsi, çalması gerektiği yerde çalan ve olması gerektiği tarzda olan müzikler. Bulunduğunuz durumu ve atmosferi güzel bir şekilde yansıtıyor.Aslına bakarsanız yapabileceğimiz şeyler çok kısıtlı. Sonuç olarak sürekli gölgelerden giderek düşmanı arkasından öldürmek bir süre sonra sıkabiliyor. Bunun önüne geçmek için konmuş alternatif öldürme yöntemleri ne yazık ki yetersiz kalıyor. İnsan, bir süre sonra farklı bir şeyler yapmak istiyor. “Sokoban” oyununu biliyorsunuz değil mi? Sokoban’da yapmamız gereken hep aynıdır, kutuları iterek bir yere toplamak. İlerledikçe sadece bölüm tasarımları değişir. Burada da bir sonraki checkpoint’e ulaşabilmek için önümüze çıkan düşmanları öldürmek aynı hissiyatı veriyor. Askerlerin yerleri, dolaştıkları yollar ve bulundukları mekanlar değişiyor sadece fakat oyun boyunca yapmanız gereken şey hep aynı. Bu sebeple, gizlilik üzerine kurulu aksiyon türü oyunlarını seviyor olsanız bile size tam olarak istediğinizi vermeyebilir oyun ve sıkılabilirsiniz. Diğer yandan merdiven tırmanacağınız zaman göreceğiniz animasyon eksikliği (Merdivene yöneliyorsunuz ve bir bakıyorsunuz, yukarı çıkmışsınız.) canınızı sıkabilir. Bazılarınız bunu bir artı olarak yorumlayabilir, sonuçta defalarca merdiven çıkışınızı beklememiş olacaksınız. Bunların yanı sıra bahsetmediğim hoş detaylar da var. Mesela oyun boyunca karşılaşacağınız mektuplar ve askerlerin kendi aralarında ettikleri sohbetler oyunun hikayesine daha iyi adapte olabilmemiz açısından hoş ayrıntılar. | |
|